20 Haziran 2017 Salı

KURAN -73- (21) ENBİYA SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

ENBİYA = Peygamberler
112 Ayet - /Tevhit mesajının elçileri (peygamberler)/

----- Mekke döneminin son yıllarında, İbrahim suresinden sonra vahyedilmiştir. Bir çok peygamberden bahsedildiği için "Enbiya" (peygamberler) adını almıştır. (bkz.İbn Atıyye) Surenin sonunda müşriklerin yakında güçlerini kaybedeceklerine dair müjdeler yer almaktadır. Bu ayetler, surenin hicrete yakın dönemlerde nazil olduğu yönündeki genel kanaati teyid etmektedir. -----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)


İLAHİ VAAT MUTLAKA GERÇEKLEŞECEKTİR

1-Ey elçimizin hesap ve mahşer uyarılarını alaya alan ve ona, "Madem doğru söylüyorsun, o halde getir şu ilahi azabı!" diye meydan okuyan müşrikler. Şunu bilin ki siz her ne kadar elçimizin uyarılarını umursamıyor olsanız da, hesaba çekileceğiniz gün yakındır.

"BEŞER PEYGAMBER OLUR MU?" İTİRAZINA CEVAP 

2-Müşrikler kendilerine Allah tarafından bir öğüt olarak gönderilmiş olan bu ilahi vahyi kabul etmemekte, Muhammed'in peygamberliğini reddetmekte vahiy ile alay edip eğlenmektedirler.
3-Üstelik iman etmesi muhtemel kimselerin aklını çelmekte, "Muhammed bizim gibi bir insan! Peygamber olması mümkün değil. Aklınızı başınıza alın, bu sihirbaza aldanmayın" demektedirler.

4-Ey müşrikler! Allah sizin gizli açık yaptığınız her şeyi, kurduğunuz her tuzağı bilmektedir. Bu davranışlarınızın cezasını verecektir, çünkü O, her şeyi işitir ve bilir. Hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. 

5-Muhammed'in peygamber olduğuna inanmayan müşrikler ona vahyedilen bu Kur'an karşısında şaşkına dönmüşlerdir. Kah onun karmakarışık rüyalardan ibaret olduğunu söylemiş ve elçimizin Allah'a iftira ettiğini iddia etmiş, kah elçimizi cinlerden bilgi alan bir şair olarak nitelemiş, peygamber olduğunu kanıtlaması için, geçmişteki peygamberler gibi mucizeler getirmesini istemişlerdir.  
6-Oysa geçmişte helak edilmiş milletler mucizeleri gördükleri halde iman etmemişlerdi. (bkz.Taberi)

7-Müşriklerin bir beşerin peygamber olamayacağını söyleyerek elçimizi inkar etmeleri yersizdir, çünkü daha önce gönderdiğimiz peygamberler de insandı. Eğer bu konuda şüpheleri varsa geçmiş peygamberleri bilen yahudi ve hristiyanlara sorabilirler. (bkz:Taberi)
8-Onların hiçbiri yemez-içmez ölümsüz varlık ya da melek değildi. 
9-Onlara da tıpkı Muhammed'e vaat ettiğimiz şeyleri vaat etmiş ve vaadimizi yerine getirmiştik, düşmanları kendilerine kötülük yapmak istedikleri vakit onları korumuş ve düşmanlarını helak etmiştik.

10-Ey Mekke müşrikleri! Bir düşünsenize! İçinizden biri olan Muhammed'i peygamber olarak seçip onun vasıtasıyla size bu kitabı göndermemiz şaşılacak ve yadırganacak bir şey değil, tam tersine, sizler için şeref duyulacak bir şeydir. 

11-Unutmayın ki sizden önce yaşayan ve gönderdiğimiz elçilere karşı böylesine zalimce davranan nice toplumları helak etmiş, peşlerinden başka nesiller yaratmışızdır.
12-Onlar da başlangıçta kendilerini güçlü sanmışlardı, ancak azabımızın gelmekte olduğunu anlayınca bolluk ve refah içinde yaşadıkları yurtlarını bırakıp hemen kaçıp kurtulmaya çalıştılar. 
13-Oysa kaçmaları mümkün değildi. "Boşuna kaçmaya çalışmayın, şımarıklığınıza ve evlerinize geri dönün, nimetlerimizi hor görmenin hesabını soracağız" dedik.
14-Gerçeği farkedince de "Eyvah! Meğer bizler çok yanlış yapmışız" diye yakınmaya başladılar.
15-Ve biz onları bir kül yığınına çevirinceye kadar feryat ve figan ettiler.

16-Ey müşrikler! Bütün bu anlatılanlardan ders alın. Biliniz ki biz gökleri, yeri ve bütün kainatı, hiçbir şey yaratmayan sıradan varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşasınız diye değil, yaratıcısının birliğini ve yalnızca O'na kulluk edilmesinin gerekliliğini gösteren bir kanıt olarak yarattık. (bkz.İbnü'l-Cevzi) Bu alemi yaratan Allah'ın eşi benzeri yoktur, hiçbir şey O'na denk değildir. Bu yüzden, O'ndan başka varlıklardan medet ummayın. Çünkü kulluk edilmeye layık olan yegane kudret O'dur. (bkz.Taberi)  
17-Eğer iddia ettiğiniz gibi Allah eş ve çocuk edinecek olsaydı; bunlar sizinle birlikte yeryüzünde yaşayan insanlardan değil (bkz.Zemahşeri) sizin göremediğiniz ruhani varlıklardan / meleklerden olur ve O'nun katında yaşarlardı. (bkz.İbnü'l-Cevzi) Kaldı ki eş ve çocuk sahibi olmak bir ihtiyaç ve noksanlığın sonucu olduğundan, Allah için böyle bir şey söz konusu olamaz. (bkz.Taberi)   
18-Bütün bunlar tevhide aykırı inanışlardır. İşte biz, elçimiz Muhammed'e gönderdiğimiz vahiyle bütün bu şirk inançlarının sonunu getiriyoruz. Bu gerçeği, tevhit inancı olan hakkı o uydurma şirk inancı olan batılın tepesine indiririz de onun beyni dağılır; beklenmedik şekilde yıkılır gider. Yaptığınız nitelemelerin yanı sıra, elçimizin tevhit mesajı size apaçık ulaştığı halde hala Allah'tan başka varlıklardan medet umar ve O'na şirk koşarsanız yazıklar olsun size!
19-Gökte ve yerde bulunan her şey O'nun kuludur. Katındaki melekler ve bütün varlıklar O'nun huzurunda kibirlenmeden ve usanmadan devamlı kulluk eder
20-Gece, gündüz aralıksız O'na ibadet ederler.

21-Yoksa medet umup Allah'a ortak koştukları varlıkların diriltme kudretine sahip olduğunu mu düşünüyorlar!
22-Doğrusu Allah'a ortak koşulabilecek varlıklar bulunsaydı kainatta bu intizam olmazdı, her biri başka türlü tasarrufta bulunur ve düzen bozulurdu. O halde, Allah onların düşündüklerinden yücedir, münezzehtir. 
23-O fiillerinde herhangi bir eksiklik, hata, çirkinlik gibi olumsuzluklardan münezzeh olup bütün işleri hikmetinden dolayıdır. O'na ortak koştuğunuz varlıklar (bkz.Zemahşeri) bu mükemmellikten yoksundurlar. İşte bunun için yegane ilah O'dur. 
24-Allah'tan başka varlıklardan medet uman müşrikler, o varlıkların şefaat yetkisine sahip olduklarına dair bu iddiayı kanıtlasınlar! (bkz.Taberi) Hayır, aslında onların çoğu ne yaptıklarının farkında değildirler, tevhit gerçeğini görmedikleri için elçimizden yüz çevirmektedirler. Oysa bu Kur'an'da hem onların hem de geçmişte yaşayan toplumların durumları örnekleriyle anlatılmaktadır.   

AŞIRI KUTSANIP İLAHLAŞTIRILMIŞ PEYGAMBER ve MELEKLER 

25-Ey Muhammed! Müşriklerin senin mesajını yadırgamalarına aldırma! Zira biz bu zamana kadar gönderdiğimiz bütün peygamberlere sadece Allah'a kulluk etmeyi emrettik, hepsine tevhit inancını vahyettik. 
26-Buna rağmen kimi insanlar çıkıp Allah'ın evlat sahibi olduğunu söylediler, melekleri veya İsa ve Zübeyir gibi peygamberleri O'nun evladı gibi gördüler. Haşa! Bunlar Allah'ın evladı değil, O'nun saygın kullarıdır. 
27-Allah'ın kendilerine emrettiğinin dışında hiçbir söz söyleyemeyecekleri gibi hiçbir davranışta da bulunamazlar. (bkz.Taberi)  
28-Yaptıkları her şey tamamen Allah'ın kudreti ve bilgisi dahilindedir. Hiç kimseye şefaat edemezler, ancak Allah'ın razı olduğu mümin kullarına istiğfarda bulunabilirler. (bkz.Alusi) İlahi emirlerden çıkmamaya özen gösterirler. 
29-Kaldı ki müşriklerin iddia ettikleri gibi onlardan biri çıkıp kendisine ilahlık yakıştırsaydı onu da cehenneme atardık, çünkü Allah'a şirk koşan bütün zalimlerin cezasını böyle veririz.

TEVHİDİN KAİNATTAKİ DELİLLERİ 

30-Bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan müşrikler, bütün kainatı yaratan ve idare eden yegane kudretin Allah olduğunu bilmezler mi? Gök ve yer bütün halindeyken büyük bir patlama ile biz onları birbirinden ayırdık ve ardından insan haricindeki canlılığı sudan yarattık. Gökyüzünden yağmurların yağmasını ve yeryüzünden bitkilerin yeşermesini takdir eden, yaşadığınız kuraklığa son verip yağdırdığı yağmur ile sizi ve bütün canlıları ihya eden kudretin o olduğunu düşünmezler mi?
31-Yeryüzünü sabit tutmak üzere devasa dağlar diktiğimizi, aralarında vadiler ve geçitler yarattığımızı
32-Gökyüzünü koruyucu bir örtü gibi üzerlerine çektiğimizi, bütün bunları yaratan kudretin ibadete layık yegane kudret olduğunu hala anlamazlar mı?
33-Her biri düzenli bir şekilde hareket eden güneşi, ayı, geceyi ve gündüzü yarattığımızı bilmezler mi?

BEŞER PEYGAMBER 

34-Elçimiz Muhammed'in peygamberliğine inanmamak için çeşitli bahaneler uyduran, "Bu nasıl peygamber böyle? Herkes gibi çarşı pazar dolaşıyor, yiyip içiyor, üstelik herkes gibi ölümlü bir insan! Nasıl olur da peygamber olur?" diyen (bkz.İbn Atıyye) müşrikler şunu bilmelidirler ki bu zamana kadara doğan her canlı ölmüştür, hiç kimse ölümsüz değildir. Durum böyleyken niçin peygamberin ölümlü ve sade bir insan olmasının sakıncası varmış gibi konuşuyorlar? Sanki kendileri ölümsüzmüş gibi, ölümlü peygamberi yadırgıyorlar! 
35-Her canlı ölümü tadacaktır. Bilsinler ki hayat bir imtihandır, sahip olduğunuz her türlü şey bir imtihan aracıdır, sonunda herkes ölecek ve hesap vermek üzere huzurumuzda toplanacaktır. 

36-Bu müşrikler şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koştukları varlıkların elçimiz Muhammed tarafından eleştirilmesine tahammül edememekte, onu küçümsemektedirler. Aslında onlar, kendilerine sonsuz nimetler veren Allah'a karşı nankörlük etmekte, sadece O'na kulluk etmek yerine başka varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşmaktadırlar.

MÜŞRİKLERİN İLAHİ AZABI ACELE İSTEME KÜSTAHLIKLARINA CEVAP 

37-Müşrikler, kendilerini ilahi ceza ile uyaran elçilerimize karşı küstahça meydan okumaktalar. İnsan, aceleci bir yapıda yaratılmıştır. Siz acele etmeyin, belanızı bulacaksınız. Size sözümüzü göstereceğiz. 
38-Muhammed'e, "Eğer söylediklerin doğruysa bu sözünü ettiğin ilahi ceza nerede kaldı?" demektedirler. Oysa bu aceleciliğin bir anlamı yoktur! Vaat edilen ilahi ceza mutlaka gelecektir. 

39-Üstelik bu ceza sadece dünya ile sınırlı kalmayacaktır. Hele o küstah müşrikler, yüzlerine ve bedenlerine vuran cehennem ateşini savmaya güç yetiremediklerinde ve çaresiz bir şekilde azaba maruz kaldıklarında ne yapacaklarını bir düşünsünler bakalım?
40-Aslında hiç beklemedikleri o kıyamet günü ve ilahi azapla karşılaştıklarında çok şaşıracak ve artık onu ne geri çevirebilecek ne de kendilerine göz açtırılacaktır. İşte bu durumu düşünüp takdir edebilseler azabı istemekte böylesine küstahça acele etmezlerdi.

41-Ey Muhammed! Senden önce birçok peygamber de muhataplarından aynı tavrı görmüştü, onları alaya almışlardı. Ama sonunda alaya aldıkları ceza başlarına geldi! Müşrikler bu durumu düşünüp ders alsınlar! 

42-Ey Muhammed! Bütün kainatı yaratan ve sonsuz kudret sahibi olan Allah'a şirk koşmadan kulluk etmek yerine birtakım aciz varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan ve küstahça ilahi azabı isteyen müşriklere şöyle sor: "Allah size herhangi bir vakit; mesela gece uyurken yahut gündüz çalışırken bir afet gönderecek olsa sizi kim koruyabilir? Bu açık gerçeğe rağmen hala Allah'ın merhametini suistimal ediyor, size derhal azap göndermemesini yanlış değerlendiriyor ve elçimize karşı küstahlık ediyorsunuz.
43-O medet umduğunuz varlıklar sizi koruyabilir mi? Pekala biliyorsunuz ki onların ya da başka hiçbir gücün böyle bir durumda faydası olmaz. Onların kendilerine bile bir hayırları dokunmaz. 
44-Nesillerdir nimetler içinde yaşayan bir toplum olmanız sizleri şımarttı. Unutmayınız ki elçimiz Muhammed ve ona iman edenlerin zaferi yakındır. Müslüman sayısı artmakta, yavaş yavaş etrafınızdaki çember daralmakta ve devran dönmektedir. Elçimize ve tevhit davasına karşı galip gelebileceğinizi hiç zannetmeyin. (bkz.Zemahşeri)

45-Ey Muhammed! Müşriklere, kendilerini Allah tarafından sana gönderilen vahiyle uyardığını söyle ve onların inatla inkar etmelerine aldırma, çünkü onlar, inatlarından dolayı, senin tevhit çağrına ve uyarılarına kulak veremeyecek kadar sağır kesilmiş durumdadırlar. 
46-Gerçi ilahi azap kendilerine bir parça dokunuverdiği zaman hatalarını anlayacaklar, iş işten geçtikten sonra "Eyvah, meğer biz tamamen yanılıyormuşuz" diyeceklerdir. 

47-O hesap günü geldiğinde adalet terazisini kuracağız ve herkes en adil şekilde yargılanacaktır. Kimse haksızlığa uğramayacak, kimsenin yaptığı yanına kalmayacaktır. Zerre kadar da olsa her davranış karşılığını bulacaktır.

MUSA ve HARUN DA BİRER BEŞER PEYGAMBERDİLER 

48-Ey müşrikler! Sizden önceki toplumlara nice peygamberler gönderdiğimizi bildiğiniz halde niçin Muhammed'in peygamberliğini kabul etmiyorsunuz. Şimdi elçimiz Muhammed'e gönderdiğimiz gibi daha önce de Musa ve Harun'a Tevrat'ı, takva sahipleri için bir ışık ve doğru bilgi kaynağı olsun diye vermiştik. 
49-Hesap gününe iman eden, kıyamet konusunda sizler gibi küstahlık etmeyen iman sahibi kimselere müjdeleyici bir rehber olarak gönderdik.
50-Bu Kur'an bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz? 

İBRAHİM PEYGAMBERDEN TEVHİT MESAJLARI 

51-Yine atanız İbrahim de Muhammed gibi, tarafımızdan seçilmiş tevhit önderi bir peygamberdi. Sizin gibi müşrik değildi. Ona irşad yetkisi verdik. Biz onun irşada ehil olduğunu bilenleriz.
52-Nitekim elçimiz Muhammed gibi o da, babasının aralarında bulunduğu toplumun karşısına çıkmış ve "Şu karşılarında iki büklüm olduğunuz heykeller nedir böyle? Niçin bunları Allah'a ortak koşuyorsunuz?" diyerek onların şirk inancını eleştirmişti.   
53-Onlar da sizin, elçimiz Muhammed'e verdiğiniz cevabın aynısını verip şöyle demişlerdi: "Bu bizim atalarımızın dinidir."
54-Bunun üzerine İbrahim, aynen elçimiz Muhammed'in size verdiği yanıtı vermiş ve "Demek ki atalarınız da sizler de yanlış yoldasınız! Allah'a şirk koşmak ata dini mi olurmuş? demişti
55-Fakat onlar diretmiş ve "Bizimle alay ediyorsun herhalde! Atalarımızın dinini nasıl terkederiz?" demişlerdi.  
56-İbrahim, "Sizleri de yerleri ve gökleri de yaratan Allah'tır ve kulluk edilmeye layık yegane kudret O'dur. Sizlere tevhidi açıkça tebliğ ediyor ve şunu ilan ediyorum; şefaatçi kabul edip ortak koştuğunuz şeylerin hiçbir ilahi değeri yoktur." (bkz.Taberi

57-Derken İbrahim, putların hiçbir güç sahibi olmayan zavallı varlıklar olduğunu göstermek için, halkın şehirden uzaklaştığı bir anda onları kırmaya ahdetmiş  
58-Ve fırsatını bulduğunda hepsini paramparça etmişti. Yaptığı planın gereği olarak sadece en büyük putu sağlam bırakmıştı.
59-İnsanlar döndüklerinde putların kırılmış olduğunu gördüler, şaşkınlık ve öfke içinde, "İlahlarımıza bunu hangi dinsiz yaptı böyle?" diyerek olayın failini araştırmaya başladılar. 
60-O sırada, vaktiyle İbrahim'in bazı konuşmalarını dinlemiş olanlar, "İbrahim diye bir genç var! Devamlı ilahlarımızı eleştirip duruyor. Muhtemelen o yapmıştır" dediler
61-Bunun üzerine İbrahim'i herkesin huzurunda sorguya çekmeye karar verdiler 
62-Ve ona, "İlahlarımıza bu fenalığı sen mi yaptın İbrahim?" diye sordular.
63-İbrahim onlara, bu putları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşmanın yanlışlığını anlatacak bir ders vermek üzere şöyle konuşmuştu: "Bakın şu büyük olan sağlam duruyor. Demek ki o yaptı. Konuşabiliyorsa sorun da dinleyelim bakalım!"

64-İbrahim'in bu cevabı üzerine hepsi derin bir sessizliğe büründü ve gerçekten de kendilerine dahi hayrı dokunmayan zavallı varlıklardan medet umduklarını farkettiler. 
65-Ancak çok geçmeden inatları akıllarına baskın çıktı ve "Sen bizimle alay mı ediyorsun? Onların konuşmayacağını gayet iyi biliyorsun!" diye çıkıştılar. 
66-İbrahim bu defa, zaten zımnen anlamış oldukları gerçeği yüzlerine haykırdı: "Ne size ne kendilerine hayrı dokunmayacak olan, konuşmaktan bile aciz şu zavallı şeylerden medet umuyorsunuz öyle mi?
67-Aklınızı hiç kullanmaz mısınız siz? Yazıklar olsun size de şu putlarınıza da!" dedi.  

68-Şirkin yanlışlığını gösteren bu açık ve güçlü mesajı aldıkları halde onlar yine de inkarda ısrar ettiler ve tıpkı sizin yaptığınız gibi elçiye zarar vermek istediler. "Dininizi koruyun bu adamı yakın!" diyerek üzerine üşüştüler. 
69-Ama biz "Serin ve selamet ol ey ateş!" diye ferman buyurduk ve İbrahim'i onların tuzaklarından koruduk. 
70-Onlar İbrahim'e fenalık düşünmüşlerdi ama başaramadılar. Aksine biz onları zelil kıldık. Bu durum, elçimiz Muhammed'e karşı aynı tavırları takınan Mekkeli müşrikler için bir derstir. 

71-İbrahim'i ve onun gibi bir tevhit önderi olan Lut'u zalim kavimlerin şerrinden koruduk ve sağ sağlim kutlu ve bereketli topraklara ulaşmalarını sağladık. 
72-Ardından İbrahim'e evladı İshak'ı ve torunu Yakub'u bahşettik. Onlar da ataları İbrahim gibi Allah'ın emri ile hareket eden kimselerdi. 
73-Hepsine ilahi vahiy vermiş, hayırlı işler yapmalarını, tevhit üzre kalmalarını emretmiştik. Onlar sadece Allah'a kulluk eden tevhit ehli büyük peygamberler, insanlara yol gösteren kimseler idiler.

DİĞER BAZI PEYGAMBERLERİN KISSALARINDAN TEVHİT MESAJLARI 

74-Lut da tevhit ehli peygamberlerdendi. Kendisine ilahi vahiy iletilmiş, hikmetli dosdoğru bir insan olmasını sağlamıştık. Tıpkı Mekkeli müşrikler gibi onun halkı da kendisine kötülük yapmak istemişti. Ancak biz onun ahlaki çöküntü içinde olan ve çirkin fiiller yapan toplumun şerrinden kurtarmıştık
75-Çünkü o, Allah'ın emirlerine harfiyen uyan salih bir insandı. Bu yüzden ona rahmetimizle muamele etmiştik. 

76-Nuh da tevhit ehli bir peygamberdi. Halkının ısrarlı inkarlarına rağmen uzun süre tevhit davetini sürdürmüş, fakat halkının ona ve inananlara zarar vermeleri yüzünden bizden yardım istemişti. Hem onu hem de ailesini o büyük sıkıntıdan kurtarmış Nuh'u ve iman edenleri ülkenin varisleri kılmıştık. 
77-Elçimizi ve mesajımızı inkar eden o zalimlere karşı Nuh'un ve ona iman edenlerin imdadına yetişmiş, zalimleri tufan ile boğmuştuk.

78-Davud ve Süleyman da İsrailoğulları'nın iyice dağıldığı bir dönemde onları toplayıp bir araya getirmiş ve onlara yöneticilik yapmış kudretli peygamberler idiler. Adil hükümranlıkları bizim bilgimiz dahilindeydi. 

79-Davud'un ardından adil hükümranlık Süleyman'a geçti. O da Davud gibi, kendisine verdiğimiz vahiy ve elçilik sayesinde adaletle hükmetme kaidesini anlamış ve uygulamıştı. Davud her an bizim sınırsız kudret ve şanımızı hatırda tutar ve emrine amade kılınmış dağlar, taşlar ve kuşlarla birlikte kulluk görevini en güzel şekilde yerine getirirdi. Bütün bunları yapan aslında bizdik. Hepsi bizim sayemizde oluyordu. 
80-Güçlü hükümdarlığı döneminde savaşlarda kullanılmak üzere koruyucu zırhlar yapılırdı. 
Bütün bunlar için şükrediyor musunuz?
81-Süleyman'ın emrine o şiddetli rüzgarı da verdik. Bereketli kıldığımız topraklara onun emri ile eserdi. 
Her şey bizim ilmimiz irademiz ve planlarımız dahilinde gerçekleşir.
82-Dalgıçlık yapan ve daha başka işler gören ruhani varlıkları da onun emrine verdik. Onları biz gözetim altında tutuyorduk.

83-Eyyub de kendisine vahiy gönderdiğimiz peygamberlerdendi. Çektiği onca sıkıntıya rağmen yine de şükretmeyi bırakmamış, çareyi sadece Allah'tan istemişti. "Ey rabbim! Zorluklar belimi büktü, sen merhametliler merhametlisisin!" diye dua etmişti.
84-Biz de onun bu duasına icabet etmiş, kendisini sağlığına kavuşturmuş, ailesinin dirlik ve düzenini yeniden tesis etmiş, kaybettiklerini misliyle vermiştik. Bu, bizim o ve onun gibi başlarına gelen musibetlere sabreden tevhit ehli kullara olan rahmetimizin sonucu idi.

85-İsmail, İdris, Zülküf gibi peygamberler de Allah'ın emrinin dışına çıkmayan sabırlı ve salih kullar idiler.
86-Onlar da ilahi rahmete nail oldular; çünkü onlar iyilerdendi. 

87-Yunus da peygamberlerdendi. ilahi mesajı iletmek üzere gönderildiği halkın ısrarlı inkarlarına dayanamamış ve kızgınlıkla orayı terk edip gitmişti. Bunun bir hata olduğunu ve karşılığında kendisini sıkıntıya sokacağımızı düşünmemişti. Ancak şehirden uzaklaşmak için bindiği gemi battığında (bkz.Razi) denizin karanlıkları içerisinde (bkz.İbnü'l-Cevzi) yaptığının hata olduğunu farketmiş ve derhal tövbe ederek, "Ey rabbim! Senden başka kulluk edilmeye layık kudret yoktur. Sen yüceler yücesisin, ben hata ettiğimin farkına vardım" diye dua etmişti. 
88-Biz de onun bu samimi tövbesini kabul ettik ve kendisini bu kederden kurtardık. İşte biz, hatasını anladığı vakit tövbe eden mümin kullarımızı böyle affeder ve kurtarırız. 

89-Zekeriyya da bir peygamberdi ve yaşının ilerlemiş olmasına rağmen bir çocuk sahibi olamamanın üzüntüsüyle dua etmiş, "Rabbim! Beni böyle yapayalnız bırakma! Bana bir evlat nasip et!" diye yakarmıştı.
90-Biz de onun duasını kabul etmiş, eşinin çocuk sahibi olmasını sağlamış ve kendisine Yahya isimli çocuğu nasip etmiştik. Bunlar Allah'ın emirlerine uygun güzel işler yapma konusunda birbirleriyle yarışan, bizim vereceğimiz cezadan emin olmak ve ödülümüze nail olmak için sadece ve sadece bize kulluk eden, huzurumuzda saygı ve içtenlikle ibadet eden kullar idiler. 

91-Zina suçu ile itham ettikleri (bkz.İbnü'l-Cevzi) namuslu, iffetli Meryem de böyle kullardan biriydi. Karnındaki çocuğa ruhumuzdan üfleyip can vererek onu evlat sahibi yapmış, kendisini ve oğlu İsa'yı insanlara ilahi mesajları ulaştıran kimselerden kılmıştık.
("Ruhumuzdan üfledik" ifadesi, Kur'an'da sadece İsa için değil, bütün insanlar için kullanılmaktadır. Mesela bkz. Hicr 15/29)

92-Ey Muhammed'in peygamberliğini yadırgayan ve tevhidi kabul etmeyen Mekkeli müşrikler! Bütün peygamberlerin insanlara yaptığı tebliğ, elçimiz Muhammed'in anlattığı tevhit mesajının aynısıydı. Şunu bilin ki kulluk edilmeye layık olan yegane kudret, sizleri en mükemmel şekilde yaratıp yetiştiren ve her türlü nimeti veren Allah'tır. O halde başka varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a  ortak koşmayı bırakın ve yalnız O'na kulluk edin!

93-Ne var ki sizler bütün bu peygamberlerin anlattığı tevhidi terk edip şirke saptınız. Ama bilin ki öldükten sonra diriltilecek ve huzurumuza çıkıp hesap vereceksiniz.
94-İşte o hesap gününde, dünyada peygamberlere ve tevhide iman etmiş ve ilahi emirlere uygun yaşamış mümin kulların amelleri kesinlikle ödülsüz kalmayacaktır. Çünkü biz onların yaptığı her güzel ameli kaydetmekteyiz.

MÜŞRİKLERİN KÜSTAHLIKLARINA CEVAP 

95-Ey elçimiz Muhammed'e karşı küstahça tavırlar sergileyen ve ona "Madem gerçek bir peygambersin, o halde tehdit ettiğin azabı getir de görelim" diyen müşrikler! Bu şekilde inkarcı tavrınızı sürdürmekte ısrar ederseniz, ilahi azap geldiğinde pişman olacak ve tekrar dünyaya dönmek isteyecek, fakat bunu elde edemeyeceksiniz. O halde elinizde fırsat varken elçimize iman edin, ona düşmanlık etmeyi bırakın! (bkz.Teysir)

96-Nitekim kıyamet olayı gerçekleşmeye başladığında geçmişte tevhide karşı suç işledikleri için helak edilmiş toplumların üyeleri yecüc ve mecücler son bir gayretle mezarlarından fırlayıp dört bir yandan koşmaya başlayacaklar 
97-Gerçek tehdit cehenneme yaklaşınca gözleri korkudan fal taşı gibi açılacak ve "Eyvahlar olsun bize! Meğer bu gerçeği görememişiz, bu zamana kadar hep yanlış yoldaymışız" diye yakınacaklar. 

98-O gün sizin gibi müşriklere şöyle denilecektir: "Sizler de, medet umduğunuz varlıklar da cehenneme yakıt olacaksınız. 
99-Bu şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koştuğunuz şeyler gerçekten buna layık olsalardı bugün cehenneme gitmezlerdi. Ama şimdi hepinizin varacağı yer orasıdır.
100-Orada eyvah edip yanmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktur, üstelik feryatlarına kimse kulak vermeyecektir. 

101-Elçilerimize ve tevhide iman eden, ilahi emirlere uygun yaşayan ve kendilerine verdiğimiz müjdeye layık olan kullarımız ise cehennemden uzak olacak
102-Onun alevlerinin çıkardığı ürpertici sesi duymayacaklardır. Cennette diledikleri her türlü nimet içerisinde sonsuza kadar kalacaklardır. 
103-Kıyametin ve hesap gününün o amansız dehşeti onlara uğramayacaktır bile! Melekler kendilerini saygıyla selamlayacak ve "İşte size müjdelenmiş olan gün budur" diyeceklerdir. 

104-Ey müşrikler! Hiç gelmeyeceğini sandığınız ve elçimizin uyarılarını alaya aldığınız o kıyamet günü geldiğinde gökyüzünü bir kağıt gibi dürüp kainattaki bütün düzeni ortadan kaldıracak, sonra hepinizi, tıpkı ilk defa yarattığımız gibi yeniden diriltip huzurumuza çıkaracağız. Bu, Allah tarafından sizlere bildirilen bir vaattir ve muhakkak gerçekleştirilecektir, çünkü Allah vaat ettiği şeyi mutlaka yapar. 

MÜŞRİKLERE SON UYARI ve MÜMİNLERE ZAFER MÜJDESİ 

105-Ayrıca bugün kendilerini küçümsediğiniz müminler yakında sizlere karşı muzaffer olacaklardır. Nitekim biz hem Tevrat'ta hem de ondan sonra gönderdiğimiz Zebur'da, ilahi emirlere uyan Tevhit ehlinin eninde sonunda muzaffer olacağını müjdelemişizdir. 
106-Bu müjdemiz bugün elçimiz Muhammed'e iman edenler için de geçerlidir. Böylece tevhit inancı ülkeye hakim olacak ve ilahi rahmet tahakkuk edecektir.
107-Zaten biz, Muhammed'i sırf insanlara rahmet olsun diye gönderdik. 

108-Ey Muhammed! Artık müşriklerin ısrarlı inkar ve alaylarından dolayı üzülme! İlahi müjde gereği yakında zafere ulaşacağını bil ve müşriklere şu gerçeği haykır: "Ey müşrikler! Ben Allah tarafından kendisine vahiy verilen bir peygamberim. O bana, Allah'tan başka hiçbir varlığın kulluk edilmeye layık olmadığını vahyediyor. Artık inadı bırakıp bu tevhit hakikatine kulak verecek ve ilahi çağrıya teslim olacak mısınız?" 

109-Eğer bu çağrıya da aynı inatla karşılık verecek olurlarsa onlara şunu söyle: "Bakın ben hepinize açık seçik tevhidi anlattım. Artık sorumluluk sizdedir. Bunu kesin bir uyarı olarak size iletiyorum (bkz.Zemahşeri) Artık size verilen süre dolmuştur. Yakında mı yoksa uzun bir süre sonra mı gerçekleşecek bilemem ama eninde sonunda Allah müminlere kudret ve zafer nasip edecek ve sizleri zelil edecektir (bkz.Zemahşeri)  
110-Allah müminlere karşı beslediğiniz kin ve öfkeyi bilmekte (bkz.Zemahşeri) gizli açık bütün sözlerinizi duymaktadır. 
111-Bunun gecikmesindeki hikmeti de bilemem; belki süre tanıyarak size bir fırsat tanıyor, belki de böyle cezanız daha ağırlaşıyor! (bkz.Zemahşeri

112-Ey Muhammed! İşte bu ilanı müşriklere açıkça duyur ve müsterih ol! "Rabbim sen onlara karşı bana zafer nasip et! (bkz.Taberi) Beni ve müminleri ezme planlarına karşı yardım et (bkz.Zemahşeri) Rahmetinle bizleri muhafaza et" diye dua et!

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR