6 Haziran 2017 Salı

KURAN -62- (43) ZUHRUF SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

ZUHRUF = Mücevher, Yaldız (dünya hayatının geçici menfaatleri) 
89 Ayet - /Dünya malının ahiret nimeti karşısındaki değersizliği/

----- Mekke döneminin yedi - dokuzuncu yılları arasında, Hz.Muhammed ashabının Ebu Talib mahallesinde muhasara altında tutulduklar dönemde vahyedilmiştir. (bkz.Cabiri) Müşriklere yönelik uyarılar başta olmak üzere birçok noktada Şura suresiyle benzerlik arzeder. Mekkeli müşriklerin, insanları Kur'an ve Hz.Muhammed'den uzaklaştırma girişimi eleştirilir. ------
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

BEŞER PEYGAMBER ve BEŞER DİLİ ile VAHYEDİLEN KUR'AN 

1-Ha mim! (Huruf-ı Mukattaa)

2-Ey müşrikler! Elçimiz Muhammed'in sizlere tebliğ etmekte olduğu bu kitap, onun kendi sözleri değil, Allah tarafından ona lütfedilen vahiydir.
3-İçinizden bir insanın peygamber olmasına niçin itiraz ediyorsunuz? Biz size, dilini anlayamayacağınız bir melek değil, sizinle aynı dil Arapça'yı konuşan bir insan aracılığı ile mesajımızı iletiyor ve böylece yapmakta olduğunuz yanlışları düzeltmenizi, şirki bırakıp tevhide dönmenizi istiyoruz. Siz ise elçimizi yalanlıyor, bunları onun uydurduğunu iddia ediyorsunuz!
4-O, katımızda bulunan bütün vahiylerin kaynağından gelmektedir. O yücedir ve hikmetle doludur.

5-Sizler haddi aşan bir toplumsunuz diye biz Kur'an'ı vahyetmekten ve sizi uyarmaktan vaz mı geçelim? (bkz.Taberi, Zemahşeri) Tevhitten bu kadar uzaklaşan sizler, yaptıklarınızı karşılıksız bırakacağımızı mı sandınız?
6-Biliyorsunuz ki sizden önce yaşamış ve sizden çok daha güçlü nice toplumlar da tıpkı sizler gibi tevhitten uzaklaşmışlardı da biz onlara elçiler gönderip kendilerini uyarmıştık.
7-Ne var ki onlar, tıpkı sizin elçimiz Muhammed ile alay ettiğiniz gibi elçilerimizle alay etmişlerdi. 
8-Bunun üzerine onları helak etmiş, yenilmez sandıkları güçlerini yıkıp sizlere ibret kıldık. İşte bu durum sizler için açık bir derstir.

TEVHİDİN GEREKÇESİ 

9-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip tazimde bulunmalarındaki tutarsızlığı ortaya koymak için onlara, "Yeri ve göğü kim yaratmıştır?" diye soracak olursan, hiç kuşku duymadan, "Elbette ki sonsuz güç ve ilim sahibi olan Allah yaratmıştır" diyecek ve şirkin yanlışlığını itiraf etmiş olacaklar. 
10-Çünkü her şeyi yaratan, yeryüzünü size beşik gibi yapan, hedeflerinize ulaşabilmeniz için yollar oluşturan ve ibadet edilmeye layık yegane kudret Allah'tır. O, yeryüzünü insanların yaşaması için en uygun şekilde yaratıp düzenlemiş,
11-Kurduğu düzen içerisinde gökten yağmur yağmasını ve adeta ölü hale gelmiş kuru toprakların canlanıp yeşermesini sağlamıştır. 
-Sizleri de böyle dirilteceğiz- 
12-Her şeyi erkekli ve dişili çifteler halinde yaratmış, binek olarak kullanacağınız hayvanları yaratmış, kurduğu düzen içerisinde gemilerin su üzerinde hareket etmesini sağlayarak onları sizin hizmetinize sunmuştur. 
13-Bütün bunları yapmaya güç yetirecek başka bir kudret var mıdır? O halde yapmanız gereken şey, Allah'ın size verdiği bu nimetleri kullanırken O'na şükretmek, O'ndan başka herhangi bir varlığın kulluğa layık olamayacağını, ibadetin sadece O'na yapılacağını ikrar etmek,
14-Öldükten sonra O'nun huzurunda hesaba çekileceğinizin bilinciyle yaşamaktır. 

15-Fakat müşrikler bütün bunları bildikleri halde Allah'a gereği gibi kulluk etmemekte, melekleri O'nun kızları olarak düşünmektedirler. Doğrusu kendilerine bu kadar nimetler veren Allah hakkında ortaya koydukları bu düşünce apaçık nankörlüktür. 
16-Çünkü onlar Allah'ın yüce kudretini dikkate almayıp O'na çocuk isnat etmekle yetinmiyor, O'nun çocukları olarak düşündükleri melekleri, hor ve hakir gördükleri "kız çocuğu" olarak niteliyorlar! Güya Allah, kendisine kız çocuğu evlat edinmiş, müşriklere ise erkek çocuk edinmek kalmış! Allah'a kulluk eden meleklerin yaratılışlarını biliyorlarmış gibi onları "Allah'ın kızları" olarak nitelemektedirler.
17-Buna karşılık kendilerinden birinin kız çocuğu dünyaya geldiğinde yüzü mosmor olur,
18-Öfkesinden yutkunmaya başlar, "Bütün ömrünü süslenmekle geçirecek ve hiçbir yerde beni savunamayacak bir kız çocuğu sahibi oldum!" diye hayıflanır. 
19-Kız çocuklarını kendileri için hakir gördükleri halde Allah'a isnat etmeleri ve Allah'ın kulu olan melekleri O'nun kızları diye nitelemeleri elbette ki Allah tarafından bilinmektedir ve onlar gerekli şekilde cezalandırılacaktır.

MÜŞRİKLERİN MAZERETLERİ 

20-Müşrikler bununla da yetinmemekte, Allah'a şirk koşmalarını savunmak için, "Allah istemeseydi bizler O'na şirk koşmazdık, demek ki Allah bunu istiyor!" demektedirler. Oysa Allah'ın onlardan böyle bir şey istediğine dair ellerinde bir bilgi bulunmamaktadır.
21-Kendilerine daha önce bir peygamber aracılığı ile gönderilmiş böyle bir mesaj mı var ki bunu iddia ediyorlar?
22-Elbette böyle bir dayanağa sahip olamadıkları için şöyle demektedirler: "Bizler atalarımızın dinini sürdürüyoruz, onların belli bir inanç sistemine bağlı bulunduklarını gördük ve aynı inancı biz de benimsiyoruz."

23-Ey elçimiz Muhammed! Onların bu bahanelerine itibar etme! Çünkü senden önce biz hangi topluma bir peygamber gönderdiysek o toplumun ileri gelenleri elçimize karşı çıkmış ve ona, "Bizler atalarımızdan miras aldığımız inancımızı sürdürüyoruz. Siz bizim dinimizi mi bozmaya çalışıyorsunuz?" demişlerdir.
24-Bu itiraza karşılık elçilerimiz, "Biz size Allah'tan vahiy getiriyor olsak, atalarınızdan miras aldığınız inançtan daha doğru bir inanç tebliğ ediyor olsak, yine iman etmez misiniz?" deyince o müşrikler, "Hayır, size asla iman etmeyiz!" diye karşılık vermişlerdi.
25-Bunun üzerine biz onları helak etmiştik. Mekkeli müşrikler onlardan ibret almalı ve elçimize aynı tavrı göstermekten vageçmelidirler!

TEVHİT ÖNCÜSÜ İBRAHİM 

26-Ey elçimiz Muhammed! Bir zamanlar İbrahim peygamberi kendilerine elçi olarak gönderdiğimiz toplum da tıpkı Mekkeli müşrikler gibi Allah'tan başka varlıklardan medet umuyor, onları tazim ediyordu. İbrahim, babasının da içlerinde yer aldığı o müşriklere, "Ben sizin medet umduğunuz bu varlıklara değil,
27-Yegane yaratıcı olan Allah'a kulluk eder, O'ndan medet umarım. O beni tevhit yoluna yönlendirmiştir" dedi
28-Ve böylece kendisinden sonra nesiller boyu yaşayacak olan tevhidi miras bıraktı.

MÜŞRİKLERİN, PEYGAMBERİ KÜÇÜMSEMELERİNE CEVAP 

29-İşte İbrahim'in soyundan gelen, atalarına da çeşitli nimetler verdiğim bu Mekkeli müşrikler, Allah tarafından verilen nimetler içerisinde yaşadıkları halde yine de O'na gereği gibi şükür ve kulluk etmediler, başka varlıkları şefaatçi kabul edip O'na ortak koştular.
30-Nihayet elçimiz Muhammed onlara tevhidi anlatmaya başlayınca ona, "Hayır, sen peygamber değil, sihirbazsın, sana inanmayız" diye tepki gösterdiler. Onu peygamberliğe layık görmediler
31-Ve "Allah peygamber gönderecek olsaydı Taif ya da Mekke eşrafından birini seçerdi! Aramızda o kadar önemli kimseler varken peygamberlik sana mı kaldı?" dediler.

32-Allah'ın, kimi peygamber seçeceğine karar vermek onlara mı kalmıştr? Doğrusu bu söyledikleri bahaneden ibarettir. Üstelik biz, dünya hayatında sahip olunan makam, zenginlik vb. özelliklerle insanları imtihan etmekteyiz. İnsanlar arasında bütün bu özellikleri belli kaidelerle takdir ettiğimiz gibi peygamberlik görevini de kime vereceğimizi biliriz.  

Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu küçümseyici tavırlarından sakın etkilenme! Unutma ki rabbinin sana bahşettiği peygamberlik nimeti, onların sahip olduğu mal ve mülk gibi şeylerden çok daha değerlidir.
33-Hatta insanlar onların mallarına ve mülklerine bakıp da onlar gibi müşrik olmaya heveslenmeyecek olsalar, onların sahip oldukları servetleri daha da arttırır, evlerinin tavanlarını ve merdivenlerini gümüşten yapar
34-Evlerinin kapılarını, üzerine kuruldukları sedirlerini
35-Mücevherlerle süsleyecekleri bir zenginlik bahşederdik. Ancak bütün bunlar geçici dünya malından ibaret şeylerdir. Tevhide ve peygamberine iman edip ilahi emirlere uygun yaşayan müminlere Allah'ın ahirette vereceği nimetler bütün bunlardan çok daha değerlidir. 

36-Doğrusu elçimiz Muhammed'e vahyetmekte olduğumuz Kur'an'a (bkz.Zemahşeri) iman etmeyenleri kendileri gibi dostlarıyla baş başa bırakırız.  
37-Böyle o şeytan dostları onları doğru yoldan büsbütün uzaklaştırır. Sonuçta yaptıklarını doğru görmeye başlar. 
38-Fakat mahşer gününde hesap vermek üzere huzurumuza geldiklerinde pişmanlık içerisinde, kendilerini yoldan çıkaran dostlarına sitem eder ve "Meğer sen ne kötü bir dostmuşsun. Keşke aramızda dağlar olsaydı, senden uzak olsaydım!" diye hayıflanır.
39-Ne var ki ona şöyle cevap verilir: "Dünyada ilahi mesajı getiren elçileri inkar ettikten sonra bu sızlanmalar, ileri sürdüğün bahaneler fayda etmez, ikiniz de hak ettiğiniz azabı göreceksiniz!"

40-Ey elçimiz Muhammed! Onların bu ısrarlı inkarları seni üzmesin! Onlara tevhidi kabul ettireceğim diye üzülme! Sonuçta hakikate karşı kulakları sağır, gözleri kör, tevhit gerçeğinden büsbütün uzaklaşıp şirk batağına saplanmış o kimselere söz anlatmak ne mümkün?

ŞİRK CEZASIZ KALMAZ 

Ey Muhammed! Müşriklerin sana, "Madem peygambersin, o halde sana inanmadığımız takdirde uğrayacağımızı söylediğin azabı getir de görelim" diye meydan okuduklarını biliyoruz. Bu durum karşısında için daralmasın. Şüphen olmasın ki biz er ya da geç onlara gereken cezayı vereceğiz. 
41-Ya sen öldükten sonra onları cezalandırırız
42-Ya da belki seni onlara karşı muzaffer kılar ve meydan okudukları cezayı verip onları zelil ederiz. Çünkü kıskıvrak elimizdeler. 
43-Şu halde sakın karamsarlığa düşme ve sana vahyettiğimiz mesaja sımsıkı sarıl! Doğru yolda olduğundan asla şüphe etme!
44-Gerçek şu ki sana vahyetme lutfunda bulunduğumuz Kur'an, hem senin için hem de halkın için bir onur vesilesidir. Fakat bu Kur'an'a karşı takındığınız tavra göre hepiniz hesaba çekileceksiniz.
45-Bu vakte kadar anlattığımız peygamber kıssalarını bir düşün! İçlerinde, Allah'tan başka varlıklardan medet umanların cezasız bırakıldığı bir kavim var mı? Hiç böyle bir şeye izin verdiğimiz olmuş mu? O halde senin için rahat olsun!

FİRAVUN'UN MUSA'YA KARŞI TAVRI ile MÜŞRİKLERİN TAVIRLARININ BENZERLİĞİ 

46-Mesela bir zamanlar Musa'yı, hak peygamber olduğuna dair kendisinden talep edilen (bkz.Zemahşeri) çeşitli mucizelerle destekleyip Firavun ve adamlarına göndermiştik. Onlara tevhidi anlatıp, "Ben alemlerin rabbi olan Allah tarafından gönderilen bir elçiyim!" demişti.
47-Oysa onlar, Musa'nın peygamberliğini gösteren onca delile rağmen yine de inanmayıp onu alaya almışlardı. 

48-Bunun üzerine onlara, tevhidin doğruluğunu gösteren birbirinden güçlü deliller göstermiştik. (bkz.Taberi) Tövbe edip şirkten vazgeçsinler diye onlara türlü sıkıntılar yaşattık. 
49-Fakat başlarına bu tür sıkıntılar geldikçe Musa'ya koşup, "Ey büyük bilge! (bkz.Taberi) Ne olur rabbine dua et, başımızdan bu sıkıntıyı gidersin. Artık senin dediklerini kabul edeceğiz" diye yalvarmış 
50-Fakat başlarındaki musibet sona erince derhal bu söylediklerini unutup eski tavırlarına devam etmişlerdi. 

51-Firavun, tıpkı Mekkeli müşriklerin yaptığı gibi, sahip olduğu mal ve iktidardan dolayı elçimize büyüklük taslamış ve halkın huzuruna çıkıp şöyle demişti: "Ey insanlar! Peygamber olduğunu iddia eden şu Musa'ya baksanıza! Bunun peygamber olmak için ne özelliği var? Bütün Mısır benim hükümranlığım altındayken ona mı peygamberlik verilecek? Şu bağlar, bahçeler ve altımızdan akan nehirler hep benim mülküm değil mi?
52-Şimdi şu doğru düzgün konuşmasını dahi beceremeyen Musa ile ben bir miyim sizce? Ben dururken ona peygamberlik verilmiş Olabilir mi hiç? 
53-Madem Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğini iddia ediyor, öyleyse asaletini gösterecek altın bilezikleri, kolyeleri olmalı, Allah tarafından gönderildiğini kanıtlamak üzere etrafında bir melek bulunmalı değil miydi?"

54-İşte bu şekilde Firavun halkını aptal yerine koyup insanların aklını çelmiş ve Musa'ya iman etmelerine engel olmuştu. Nitekim onlar da Firavun'a uydular. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir halktı.
55-Onlar bizi üzüp ilahi cezaya müstehak olacak şekilde hareket ettiler, biz de onları denizde boğmak suretiyle cezalandırdık
56-Ve sonraki nesiller için bir ibret kıldık.

57-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklere, "Siz şu medet umup ortak koştuğunuz varlıklarla birlikte cehenneme yakıt olacaksınız!"diyerek onları şirk inancından vazgeçirmeye çalıştığın zaman, sırf sana muhalefet olsun diye, "İsa da kurtarıcı olarak görülmektedir, öyleyse o da mı cehenneme gidecek?" diye sorduklarını ve güya seni cevap vermekten aciz bıraktıklarını düşünerek sevindiklerini biliyoruz.
58-Ayrıca, "Bizler meleklerden de medet umuyoruz, melekler mi daha hayırlı yoksa İsa mı?" diye seninle söz dalaşı yaptıklarını da biliyoruz. Amaçları sadece seni zor durumda bırakmaktır.
59-Doğrusu İsa, hristiyanların iddia ettikleri gibi Allah'ın oğlu değil, (bkz.Taberi) kendisine peygamberlik nimeti verdiğimiz ve İsrailoğulları'nı uyarmak üzere gönderdiğimiz bir kul idi.
60-Müşriklerin, meleklerden medet ummalarına gelince, aslında melekler de Allah'ın kulu olmaktan başka bir şey değillerdir. Nitekim biz isteseydik sizin neslinizden melekler yaratıp yeryüzüne sizin ardınızdan onların hakim olmasını sağlardık. Ancak bu, onların Allah'ın kulları olmaları gerçeğini değiştirmezdi. (bkz.Beyzavi)

61-Ey müşrikler! Allah'tan vahiy yoluyla alıp sizlere tebliğ ettiğim bu Kur'an, sizlere dünya hayatının sonunu hatırlatmakta, hesap gününün kesin olduğunu belirtmektedir. O halde artık bu husustaki şüphe ve inadınızı bırakıp benim peygamberliğime iman ederek hesap gününe hazırlanınız. İşte size gösterdiğim bu yol dosdoğru yoldur.
62-Şeytanın aldatmacası sizi yanıltmasın, Biliyorsunuz, şeytan insanın açıkça düşmanıdır.

63-Kaldı ki İsa da, vaktiyle İsrailoğulları'na aynı şeyleri tebliğ etmişti. Peygamber olduğunu gösteren türlü alametlerle onların karşısına çıkıp şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları! Ben Allah tarafından peygamber olarak gönderildim, O'nun mesajını size getirdim. Tevrat hakkındaki ihtilaflarınıza (bkz.Maturidi) son vermek ve sizleri dosdoğru tevhide iletmek üzere gönderildim.
64-Allah, benim de sizlerin de rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. İşte dosdoğru yol budur!"

65-Fakat İsrailoğulları, İsa'nın tevhit çağrısına kulak vermek yerine, ölümünden sonra onu ilahlaştırıp şirke düştüler. İşte böylesi zalim kimselerin vay hallerine! Çünkü onların cehennem azabından çekecekleri var!

MAHŞER GÜNÜNDE MÜMİNLERİN ve MÜŞRİKLERİN HALLERİ 

66-Mekkeli müşrikler de kendilerine hesap gününe hazırlıklı olmalarını öğütleyen elçimiz Muhammed'e inanmayarak adeta başlarına ansızın gelecek olan kıyameti beklemektedirler. Hiç ummadıkları ve umursamadıkları 
67-Hesap günü geldiğinde dünyada dost ve yardımcı belledikleri ve bu yüzden ilahlaştırdıkları varlıkların orada hiçbir yararını göremeyeceklerdir.
68-Çünkü o gün dostluk adına sadece peygambere iman edenlerin dünyada birbirlerine karşı yaptıkları dostluk ve iyilikler karşılık görecektir. 
69-Gönderdiğimiz peygamberlere ve vahye iman eden emirlerimiz doğrultusunda yaşayan müminler
70-O gün büyük hürmetle karşılanacaklar ve kendilerine ikramda bulunulacak! "Buyurunuz, eşlerinizle birlikte cennete giriniz, artık korkuya, hüzne ve endişeye yer yok, burada dilediğiniz gibi yaşayabilirsiniz" denilecektir. 
71-Seyrine doyum olmayan cennet bahçelerinde akıllarına gelen her nimetten diledikleri gibi istifade edeceklerdir. Çevrelerinde altın tepsiler ve testiler dolaştırılacak, canlarının çektiği, gözlerinin görmek istediği ne varsa hepsi orada bulunacak, orada ölümsüz olacaklardır.  
72-Onlara, "İşte dilediğiniz her şeyin bulunduğu ve içinde sonsuza kadar kalacağınız bu cennet, dünyada yaptıklarınıza karşılık ödül olarak size verilmiştir
73-Yiyeceğiniz çeşit çeşit meyveler de sizi bekliyor" denilecektir

74-Elçilerimize inanmayanlar ise sonu gelmez bir azaba maruz kalacaklardır. 
75-Azapları hafifletilmeyecek, orada umutlarını büsbütün yitireceklerdir. 
76-Elbette ki bu cezayı onlara vermemiz bir haksızlık değildir. Aksine bu ceza, onların kendi yaptıklarının karşılığıdır. 
77-O gün cezadan kurtulmak için ölmeyi dileyecekler ve cehennem bekçisine, "Ne olur rabbin canımızı alsın artık!" diye yalvaracaklardır. Ne var ki onlara, "Ölüm de, kurtuluş da yok size, ebediyen bu cezayı çekeceksiniz!
78-Çünkü vaktiyle size dosdoğru yol olan tevhidi göstermiş, bugün hakkında uyarıda bulunmuştuk, ama pek çoğunuz ona kulak asmamıştınız" denilecektir. 

Hz.PEYGAMBER'E TUZAK KURAN MÜŞRİKLERE UYARI 

79-Ey elçimiz Muhammed! Demek müşrikler gizliden gizliye sana tuzak kurmak, fenalık yapmak istiyorlar! Kursunlar bakalım! Elbet biz de onların tuzaklarına karşı gerekli cezayı vereceğiz. (bkz.Maturudi)
80-Yoksa gizlice yaptıkları planlardan, konuştukları şeylerden haberdar olmadığımızı mı sanıyorlar? Doğrusu görevli meleklerimiz her yaptıklarını ve konuştuklarını kaydetmektedirler.

81-Ey elçimiz Muhammed! Melekleri Allah'ın kızları olarak gören ve Allah'a yaklaşmak için onları şefaatçi edinen müşriklere de ki: "Siz her ne kadar Allah'a evlat isnat etseniz de ben bunu kesin olarak reddediyorum! Rahman'ın çocuğu olsa ona, herkesten önce ben kulluk ederim! Allah sizin iddialarınızdan beridir, münezzehtir. 
82-Bütün kainatın yaratıcısı ve hakimidir, kulluk edilmeye layık yegane varlıktır ve sizin yakıştırmalarınızdan çok yücedir!"

83-Ey elçimiz! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Tebliğ görevini yapman yeterlidir. Bırak, kendilerine uyarısını yaptığın hesap gününe kadar bildikleri gibi yaşasınlar, oyun ve eğlence içinde oyalansınlar.

TEVHİT İNANCININ TEMELİ 

84-Doğrusu Allah, müşriklerin iddia ettikleri gibi çocuk sahibi değildir. Gökte de yerde de yegane ilah O'dur. Sonsuz bilgelik ve hikmet sahibidir. İnsanlara yönelik bütün emirleri onların yararınadır.
85-Bütün kainat O'nun mülküdür. İnsanlardan istediği kulluğu kendisi için istememektedir. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Kıyametin ne zaman kopacağını O bilir. Müşrikler her ne kadar umursamaz ve küstah tavırlarla elçisi Muhammed'e, "Ne zamanmış şu kıyamet?" deseler de, kıyamet muhakkak gelecek ve herkes O'nun huzurunda hesaba çıkacaktır.
86-O gün, müşriklerin şefaatçi kabul ettikleri varlıkların hiçbir yararı olmayacaktır. O gün insana yarayacak tek şey, dünyada Allah'ın peygamberlerinin getirdiği hakikate iman etmiş olmaktır.

87-Ey elçimiz Muhammed! Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip ona ortak koşan müşriklere, "Yeri ve göğü kim yaratmıştır?" diye soracak olsan, "Elbette Allah yaratmıştır" diye cevap verirler. O halde nasıl olur da, kulluk edilmeye layık yegane mabut olan Allah'tan başka varlıkları O'na ortak koşarlar?

Hz.PEYGAMBER'İ TESELLİ ve TEŞVİK

88-Ey elçimiz Muhammed! Mekke müşriklerinin bitmek bilmez inatlarının seni yorduğunu ve "Rabbim! Bunlar bir türlü benim peygamberliğime iman etmiyorlar!" diye yakardığını biliyoruz.
89-Sakın ümidini kaybetme! Onların bu tavırları karşısında sakın yılma! Tebliğ görevine devam et ve onların küstahlıklarına aldırma, dayanıklı ol! Çok yakında devran dönecek, saltanatları sona erecektir. (bkz.Nesefi)

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)


Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR