16 Haziran 2017 Cuma

KURAN -72- (14) İBRAHİM SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

52 Ayet - /Tevhid önderi büyük peygamber/

------ Mekke döneminin son yıllarında, Nahl suresinden sonra vahyedilmiştir. Hem tevhit davasının büyük önderi ve birçok peygamberin atası hem de Mekkeli müşriklerin gerek soy gerekse şahsiyet bakımından çok değer verdikleri İbrahim peygamber kıssasına değinilmiş, onun uzunca bir duası üzerinden Mekke müşriklerine ders verilmiştir. Bu yüzden de İbrahim adını almıştır. Tevhit ve ahiret gibi inançların yanı sıra bazı ahlaki öğütler de yer almaktadır. -----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)
(*) Tekvin'e göre İbrahim Peygamber, peygamber olmadan önce Sodom'da paralı askerlik yapmaktadır. Sonradan Abraham = "Çokluğun Babası" olarak anılmaya başlar.

KUR'AN İLAHİ VAHİYDİR 

1-Elif lam ra! Ey Muhammed'in peygamberliğini ve kendisine vahyettiğimiz Kur'an'ın ilahi vahiy olduğunu kabul etmeyen müşrikler. Biliniz ki Muhammed'in sizlere tebliğ ettiği bu Kur'an, Allah tarafından ona vahyedilmektedir. Ona bu kitabı, rabbinizin izniyle sizleri şirk karanlıklarından kurtarıp tevhidin aydınlığına çıkarması, kulluk edilmeye layık yegane mabut olan Allah'ın yolunda ilerlemesi için vahyediyoruz.

2-Allah'tan başka hiçbir varlığa ibadet edilmez. O'ndan başka kulluk edilmeye layık hiçbir kudret yoktur, çünkü yerde ve gökte ne varsa hepsini yaratan O'dur. Kafirlerin görecekleri azap nedeniyle yazık kendilerine
3-Bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan, geçici dünya menfaatine kapılıp çarpıtma yaparak insanları elçimizin mesajından uzaklaştıranlar büyük bir sapkınlık içindedirler.  

4-Onlar Muhammed'e inanmamanın bahanesi olarak melek bir peygamber gönderilmesini istemekte ve "Eğer Allah bize mesaj gönderecek olsaydı bir melek seçer onunla gönderirdi demektedirler. (bkz.Fusulet 41/14) Oysa bizim bu zaman kadar gönderdiğimiz bütün elçiler kendi toplumlarının dillerini konuşan insanlar idiler. Çünkü insanlara ilahi mesaj ancak bu şeklide iletilir. Allah böyle bahaneler uyduran kimseleri zorla hidayete erdirecek değildir, O sadece layık olanı hidayete erdirir. (bkz.Zemahşeri) O, sonsuz kudret ve bilgi sahibidir.
(*) el-Müfredat peygambere de ona vahyedilen kitaba da "resul" denmesi gerektiğini söylüyor. 

5-Nitekim vaktiyle Musa'yı da aynı şekilde peygamber olarak seçmiş ve halkını şirk karanlığından çıkarması ve Firavun'un zulmünden kurtaran Allah'ın nimetlerini hatırlatması ve hesap gününü hatırlatıp halkını uyarması (bkz.Casiye 45/14için ona vahyetmiştik. Çünkü İsrailoğulları'nın yaşadıkları o zor günlerde Allah'ın onlara olan yardımı gerçekten ibret vericiydi. İşte bu uyarıların içinde sabreden ve görevlerini yerine getiren herkes için ibretler vardır.

TEVHİT İNSAN İÇİNDİR, ALLAH'IN KULLUĞA İHTİYACI YOKTUR

6-Bir zamanlar Firavun İsrailoğulları'nı köleleştirmişti; erkekleri öldürüyor, kadınları köleleştiriyordu. İşte elçimiz Musa İsrailoğulları'na Allah'ın kendilerini Firavun'un amansız zulmünden kurtarmasını hatırlatmış, onları tevhide çağırmıştı. Musa halkına şöyle demişti; "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştı. Onlar sizi azabın en kötüsüne maruz bırakıyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp köle yapıyorlardı. O işin içinde Rabbinizin büyük imtihanı vardı." 
7-Onlara, "Eğer  Allah'ın bütün bu nimetlerine şükreder ve sadece O'na kulluk ederseniz size verdiği nimetleri daha da arttırır, fakat nankörlük edip şirk koşarsanız çetin bir azaba maruz kalırsınız. 
8-Üstelik unutmayın ki değil siz, bütün yeryüzü halkı peygamberleri inkar edecek, Allah'ın nimetlerine nankörlük edip O'nun emirlerinden yüz çevirecek olsa bile, bu durum Allah'a zarar verecek değildir. Allah'ın sizden istediği iman ve ibadet sadece sizin iyiliğiniz içindir. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur." dedi.

GEÇMİŞ TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERE İTİRAZLARI ile MEKKELİLER'İN İTİRAZLARININ BENZERLİĞİ 

9-Ey elçimizin peygamberliğini kabul etmeyen müşrikler! Geçmiş toplumlar içerisinde peygamberleri yalanlayan, onların Allah tarafından gönderildiğini duyunca öfkeyle, "Allah sizi peygamber seçmiş olamaz" diyerek karşı çıkan müşriklerin sonlarının ne olduğunu biliyor musunuz? Nuh kavmi, Ad kavmi, Semud kavmi, ve onlardan sonra gelen nice kavim böyle davranmıştı. 
10-Gönderdiğimiz peygamberler onlara, "Nasıl Allah'ın mesajından kuşku duyarsınız? Bakın, O sizlere rahmet etmekte, sizi şirkten arındırmak için mesaj göndermekte ve inanmanız için sizlere imkan tanımaktadır. Fakat bu sürenin de bir sonu vardır. Bu süre bitmeden iman edin!" diye çağrı yapmışlardı. Ancak müşrikler bu çağrılara kulak vermediler; sizin, elçimiz Muhammed'e dediğiniz gibi, "Hayır, sizler peygamber değil, bizim gibi insanlarsınız. Bizi dinimizden uzaklaştırmak, atalarımızın dinini yıkmak istiyorsunuz. Madem ki Allah tarafından gönderilmiş peygamber olduğunuzu iddia ediyorsunuz, o halde bize bir mucize gösterin bakalım?" demişlerdi. 

11-Peygamberler ise tıpkı Muhammed'in size dediği gibi, "Evet, bizler sizin gibi insanız, fakat Allah bize bu görevi verdi. Bunu inkarınız için bahane etmenize gerek yok, çünkü Allah kimi peygamber seçeceğini bilir, dilediğini seçer. İstediğiniz mucizelere gelince, bizim böyle bir gücümüz yok, ancak Allah bunu yapabilir. Biz O'na güveniyor ve O'nun mesajını size anlatıyoruz, bize inananlar da sadece O'na güvenip kulluk etmektedirler.  
12-Bize verdiği bu kadar nimetten ve gösterdiği dosdoğru yoldan sonra O'na değil de başka kime kulluk edecektik! Tehditlerinize aldırmıyoruz." diye karşılık verip müminlere korkmamalarını ve Allah'a güvenmelerini tavsiye etmişlerdi.

13-Müşrikler ise tehditlere devam edip, "Ya bizim dinimize girersiniz (bkz.Zemahşeri) ya da sizi bu topraklarda barındırmayız" demişlerdi. Ancak Allah bu tehdit karşısında elçilerine sabır ve kararlılık tavsiye ederek, o zalimleri helak edeceğini
14-Ve müminleri zafere ulaştıracağını müjdelemişti. Müşrikler bu uyarıları da dikkate almayıp peygamberleri küçümsemişlerdi.

15-Elçilerimiz, Allah'ın yardımına güvenip O'na sığınırken müşrikler kendilerini büyük görüp zorbalık yapmaya kalkışmışlardı. Ama Allah, müminleri o zorbaların elinden kurtardı, müşriklerin planlarını boşa çıkardı. 
16-Ayrıca onların cezaları bununla da bitmedi, çünkü ahirette kendilerini cehennem beklemektedir. Orada onlara, hissettikleri şiddetli susuzluğa rağmen (bkz.Taberi, Alusi) içemeyecekleri irinli sular verilecek,  
17-Ölümcül azabın her türlüsü tatbik edilecektir. Kurtuluş olarak gördükleri ölümü çok istedikleri halde ölemeyecek, o şiddetli azabı sürekli yaşayacaklardır. (bkz.Zemahşeri, Razi
18-Onların Allah için yaptıklarını iddia ettikleri tevhide aykırı amellerin; fırtınanın savurduğu küller gibi yok olup gitmesi, ahirette kendilerine hiçbir yarar sağlamaması, ne büyük bir hüsrandır! (bkz.Taberi

PEYGAMBERLİK İLAHİ RAHMETİN GÖSTERGESİDİR. 

19-Ey müşrikler! (bkz.Razi) Bütün kainatı mükemmel ve belli bir gayeye yönelik yaratan Allah olduğu halde nasıl olur da hiçbir şey yaratamaya güçleri olmayan varlıkları şefaatçi kabul edip onlardan medet umarsınız? (bkz.Razi) Kaldı ki Allah size merhamet etmekte, inanmanız için elçi göndermektedir, yoksa O'nun gücü sizi tamamen yok edip yepyeni bir nesil yaratmaya da yeter. 
20-Bunu yapmak Allah için işten bile değildir, çünkü O, sizin kulluğunuza muhtaç değildir. (bkz.Maturidi)

ÖNDERLERİNİN SÖZÜNE BAKARAK PEYGAMBERDEN YÜZ ÇEVİRENLERİN HALİ 

21-Ey önderlerinin sözüne uyarak elçimiz Muhammed'in mesajından yüz çeviren müşrik halk! Peşlerinden gittiğiniz o insanlar hesap gününde sizi kurtaramazlar! O gün gelip de herkes Allah'ın huzurunda hesaba çıkarıldığında sizin gibi, önderlerinin peşine takılıp şirkte ısrar edenler büyük bir pişmanlık içinde önderlerine, "Biz dünyada size tabi olmuştuk, ne olur bugün bizi kurtarınız" diyecekler, fakat onlardan, "Biz kendimizi kurtarabilsek sizi de kurtarırız ama nerede! Görünen o ki hepimiz aynı azabı yaşayacağız. Feryat etmenin bir faydası yok!" diye karşılık alacaklardır.

22-Hesap görülüp de hepsi cehenneme atıldıktan sonra buna sebep olduğuna inandıkları ve suçladıkları şeytan, gerçek yüzünü ortaya koyacak ve "Allah size o kadar elçi gönderip doğru yolu gösterdiği halde, sizler vaatlerime kanıp ne diye benim peşime düştünüz! Ben sizi zorlamış da değildim, üzerinizde herhangi bir otoritem de yoktu. Zaten o zaman da Allah'a ortak koşarcasına bana itaat etmenizi yadırgamıştım. Dolayısıyla şimdi beni suçlayacağınıza kendi akılsızlığınıza hayıflanın, çünkü artık ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni!" diyecektir. İşte böylece elçilerimizi inkar eden bütün zalimler o acı azabı tadacaklardır.

23-Diğer taraftan elçilerimize iman eden ve ilahi emirlere uygun şekilde yaşayan müminler, rablerinin izniyle, içlerinde ırmakların çağıldadığı muhteşem cennetlere girecekler, orada en güzel şekilde karşılanacaklardır.

TEVHİDİN KALICILIĞI ve ŞİRKİN ZARARLARI 

24-Tevhit ve şirkin durumu şuna benzer: Güzel tevhit sözü güzel bir ağaca benzer. Kökü sağlam dalları engin ve göğe doğru uzanmış ve daima güzel meyveler veren ulu bir ağaca
25-Tevhit ağacı rabbinin izniyle her hasat mevsiminde meyvesini verir.  Allah böyle örneklerle şirkin beyhudeliğini ortaya koymaktadır ki müşrikler akıllarını başlarına alsınlar ve elçimiz Muhammed'e iman etsinler! (bkz.Taberi, Zemahşeri
26-Kötü şirk sözü ise toprağa iğreti bir şekilde dikilmiş, kök salamamış ve çıkartılıp bir tarafa fırlatılmış değersiz bir çalıya benzer.
27-Allah bu sapsağlam tevhit inancını benimseyenlere dünya hayatında sebat ve kararlılık nasip edip onları zafere ulaştıracağı gibi ahirette de sonsuz cennet ile ödüllendirilecektir. Allah ne yaparsa kurduğu düzene göre dilediğini yapar.

28-Ey Muhammed! İşte bu Mekke müşrikleri, Allah'ın kendilerine verdiği onca nimete nankörlük etmekte ve O'nun gönderdiği ilahi mesaja inanmayarak hem kendilerini hem de peşlerinden sürükledikleri halkı cehenneme müstehak kılmaktadırlar. Allah'tan başka varlıkları şefaatçi kabul edip O'na ortak koşmakta, insanları da kendi şirk inançlarına uydurmaktadırlar.
29-Varacakları yer cehennemdir. Bu, ne kötü bir sondur!
30-Allah'ın yolundan sapmak için Allah'a benzer nitelikte varlıklar uydurdular. Dolayısı ile onlara şöyle de: "Benim elçiliğime iman etmez,  şirkten vazgeçmez, şu fani hayatınızı oyalanıp eğlenerek geçirmeye devam ederseniz (bkz.Zemahşeri) biliniz ki sonunuz ateş olacaktır!"  

31-Diğer taraftan sana iman eden kullarıma da, imanlarında sebat etmelerini, tevhit üzere sadece Allah'a kulluk etmeye devam etmelerini, mal ve mülkün yahut dostluğun fayda etmeyeceği hesap günü gelmeden önce mallarını gerek açıkça gerek gizliden gizliye yoksullarla paylaşmalarını söyle!

TEVHİDİN GEREKÇESİ 

32-Doğrusu kulluk edilmeye layık yegane kudret Allah'tır, çünkü yeri ve göğü, bütün alemi yaratan O'dur. Yarattığı bu muhteşem kainatta gökyüzünden yağmurların yağması ve onlar sayesinde topraktan sizlere rızık olan çeşitli bitkilerin yetişmesi, denizlerde gemilerin seyretmesi, ırmakların hizmetinize sunulması
33-Kendilerine çizilmiş olan istikamette hareket ederek size en uygun yaşam şartlarını hazırlayan güneş ve ayın yaratılması ve bu muazzam düzen içerisinde dinlenmeniz için gecenin, çalışmanız için (bkz.Zemahşeri) gündüzün düzenlenmesi ve dilediğiniz her şeyin verilmesi hep O'nun nimetleridir.
34-Verdiği nimetleri saymakla bitiremezsiniz. Bütün bu nimetlere rağmen, sadece O'na kulluk etmek yerine hala başka varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan müşrikler kesinlikle çok nankör ve zalim kimselerdir. 

BÜYÜK TEVHİT ÖNDERİ Hz.İBRAHİM'İN DUASINDAN MÜŞRİKLERE DERSLER 

Ey Mekkeli müşrikler! Bakınız sizin atanız İbrahim de tevhidi benimseyen büyük bir peygamberdi. Yaşadığınız bu topraklara ilk yerleştiğinde eşini ve çocuğunu buraya bıraktığında   
35-İbrahim şöyle dua etmişti: "Ey rabbim! Kabe'nin civarında bulunan o şehri güvenli, emin bir yer kıl! Bu bölgeyi güvenli bir şehir haline getir. Benim ve evlatlarımın şirke bulaşmamıza izin verme. 
36-Rabbim! Çünkü insanların şirk alışkanlıkları çok yaygınlaştı ve birçok insan yolunu şaşırdı. Gerçi ben onlara tevhidi tebliğ ettim, ama hepsi bana uymadı. Bana uyanlar tevhit ehli oldular! Uymayanların akıbeti ise artık senin merhametine kalmıştır. 
37-Rabbim! Ben ailemi çorak bir vadiye, sana ibadet edilen kutsal Kâbenin yakınına yerleştirdim. Sana kulluğu tam yapsınlar diye öyle yaptım. Onlara o bölgede yaşayan insanlar tarafından sevilmeyi ve benimsenmeyi nasip et ki orada yaşayabilsin ve sadece sana kulluk etsinler. Onları o kurak bölgede nimetlerden mahrum bırakma! Ümit ediyorum ki onlar da senin nimetlerine şükreden ve sadece sana kulluk eden kimseler olacaklardır.  
38-Rabbimiz! Elbette bütün bunları sen en iyi bilensin, çünkü söylediklerimizi de gizlediklerimizi de bilirsin. Yerde ve gökte senden gizli kalacak hiçbir şey yoktur. 
39-Doğrusu ilerlemiş yaşıma rağmen, dualarımı kabul edip bana evlatlarım İsmail ve İshak' lutfettiğin için sana hamdolsun.
40-Rabbim! Beni ve neslimi sırf sana kulluk eden, tevhit üzre ibadet eden kullardan eyle! 
41-Beni, annemi ve babamı, bütün müminleri bağışla, hesap gününde bizleri cennete giren kullarından kıl!

MÜŞRİKLERE HESAP GÜNÜ UYARISI

42-Ey Muhammed! İşte ataları İbrahim böyle büyük bir tevhit önderi olduğu halde sonradan şirke bulaşan ve kendilerini doğru yolda zannedip senin peygamberliğine inanmayan o zalim Mekke müşrikleri, sakın bu yaptıklarından haberdar olmadığımızı sanmasınlar! Evet, onlara şu anda ceza vermiyoruz ama hesaplarını görmeyi ve cezalarını vermeyi, dehşetten gözlerinin faltaşı gibi açılıp adeta yerlerinden çıkacağı mahşer gününe saklıyoruz. 

43-O gün geldiğinde bugünkü kibirlerinden eser kalmayacak, korku ve şaşkınlıktan gözleri donakalmış bir şekilde etrafa boş boş bakacaklardır. Adeta akılları başlarından gidecek ve gördükleri manzaranın dehşetinden gözlerini alamayacaklardır.

44-Ey Muhammed! O müşrikleri işte bu hesap günü konusunda uyar. Çünkü o gün geldiğinde çok pişman olacaklar ve "Rabbimiz! Ne olur bize bir şans daha ver! Bu sefer senin gönderdiğin elçilere iman edeceğiz, mesajlarına uyacağız" diye yalvaracaklardır. Fakat bu talepleri kabul edilmeyecek ve onlara, "Hani dünyada sürdürdüğünüz saltanatın sona ermeyeceğine ve bu hesap gününün gelmeyeceğine dair küstahça yeminler ediyordunuz!
45-Oysa sizden önce yaşamış ve peygamberleri inkar ettikleri için helak edilmiş milletlerin topraklarında yaşıyor ve onların hallerini biliyordunuz. Buna rağmen hiç ibret almadınız. Size o kadar öğüt verdik, örneklerle her şeyi açıkça anlattık ama siz ısrarla inkar ettiniz. 
46-Geçmiş toplumların peygamberlere karşı kurdukları tuzakların Allah tarafından nasıl boşa çıkarıldığını biliyordunuz. Güçleri, kuvvetleri ve kurdukları tuzakların dağları yerinden oynatacak olsa bile fayda etmeyeceğini görmüştünüz. Bütün bunlardan ibret almadınız da şimdi mi aklınız başınıza geldi!" denecektir. 

47-Ey Muhammed! Sen mücadelende sabırlı ve kararlı ol ve Allah'ın sana ve müminlere vaat ettiği zafer ve cennet müjdesinden emin ol! Unutma ki Allah sonsuz kudret sahibidir, elçilerine düşmanlık edenleri cezalandırır. 

48-Kaldı ki onların cezaları sadece bu dünya ile sınırlı kalmayacaktır. Kıyamet koptuğunda yer ve gök bambaşka bir hale dönüştürülecek ve herkes diriltilip hesap vermek üzere huzurumuza çıkarılacaktır.
49-İşte o gün müşriklerin zincire vurulmuş
50-Katrandan elbiseler giydirilmiş ve yüzlerini ateş bürümüş olduğunu göreceksin.
51-Elbette ki Allah, hiç kimsenin yaptığını karşılıksız bırakmayacak, dünyada yapılan her şeyin hesabını soracaktır. Sana ve müminlere cennet ödülünü verecek, o inatçı müşriklere ise acı cehennem azabını tattıracaktır. Allah'ın bu vaadi mutlaka gerçekleşecektir.  

52-İşte bu Kur'an, Allah tarafından Muhammed'e vahyedilerek insanlara ulaştırılmış ilahi bir mesaj ve öğüttür. İnsanlar bundan ders almalı, şirkten vazgeçip Allah'tan başka kulluk edilmeye layık hiçbir kudretin bulunmadığını iyice bilmelidirler. Aklını kullananlar bütün bu anlatılanları dikkate alır ve bu Kur'an'a iman ederek yaşar!

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR